Doğru Toprakta Çiçek Açmak
İnsanoğlunun en temel ihtiyacıdır anlaşılmak. Nasıl fiziksel olarak gelişebilmek için yeterli miktarda beslenmek gerekiyorsa duygusal olarak gelişebilmek için de anlaşılmaya ihtiyaç duyarız. Bazen çok net olmamıza rağmen karşımızdakinin bizi nasıl olur da anlayamadığını düşünür durur; bazen de hiç çaba sarf etmeden, açıklamaya gerek kalmadan, dosdoğru anlaşılmanın huzuruna bırakırız kendimizi. Yine de bizi en iyi tanıyanın ve anlayanın kim olduğu sorusuna bir türlü cevap bulamayız. Aslında, anlaşılmanın da anlamanın da basit bir şifresi vardır: doğru iletişim kurmak.
Her insanı birbirinden farklı türde, renkte, toprakta hatta saksıda birer bitki olarak düşünebiliriz. Saksı, şimdiye kadar aile ile kurulan iletişim ve ebeveynlerin sorun çözme becerileridir. Nasıl ki bir bitkiyi büyüttükten sonra başka bir saksıya geçirmek zorsa, insanın gelişim sürecinde belleğine kaydettiği iletişim biçimlerini ve davranışlarını değiştirmesi de o kadar zordur. Bu yüzden de her insanın kendine has iletişim kurma ve sorun çözme becerileri vardır. İlk çocukluk yıllarında aileden model alınan bu iletişim yöntemleri, ilerde bireyin sosyal hayatındaki arkadaşlık ve romantik ilişkilerine yansıyacaktır.
Toprak, bitkinin köklerini tutmakla beraber çiçek ve meyve üretebilmesi için gerekli besinleri sağlar ve nem ihtiyacını giderir. Bu açıdan düşündüğümüzde bitkinin yetiştiği toprak, insanın duygu ve düşüncelerine denk gelir. Duygularını hiçe sayan, düşüncelerine önem vermeyen insanın hayattan verim alabilmesi, yani kendi meyvelerini toplayabilmesi mümkün değildir. Diğer bir yandan, iyi bir iletişim kurmak için bireyin kendi duygu ve düşüncelerinin farkında olması ve onları şefkatle kabul edebilmesi gerekmektedir.
Bildiğiniz gibi her bitkinin farklı yetiştirilme koşulları vardır. Kimisi çok su ister, kimisi de az suya gereksinim duyar. Bazısı güneş ışığını çok severken diğeri karanlıkta büyümek ister. Örneğin, kaktüsler suyu pek sevmez ama bol güneş ışığına ihtiyaç duyarlar. Onların da huyu budur. Çok az su verirsiniz ama bir bakmışsınız uzamış hatta çiçek bile açmış. Orkide ise bol suya ihtiyaç duyar ama direkt güneş ışığını pek sevmez. İnsan da böyle değil midir? Hepimizin farklı istekleri, talepleri vardır ve hepsi kendine özgüdür. Bir insan bir ilişkide daha fazla ilgi görmek isterken, başka biri için bu çok da önemli olmayabilir.
İnsanın hayatına giren her kişi onun kendine has toprağına dahil olur. Hatta bir süre sonra ikisinin toprakları birbirine karışır. Eğer ki birbirinin duygu ve düşüncelerine önem veren iki insan karşı karşıyaysa topraklar birbirine uyumla harmanlanır. Fakat tam tersi bir durumda o toprak o saksıda işlevini gerçekleştiremez. Yani yeterli besinleri ve nemi alamayan bitki daha fazla duramaz, toprağının değiştirilmesi gerekir.
İşin sırrı; karşıdakini doğru analiz edebilmek yani o bitkinin ihtiyacının ne olduğunu iyi kavrayabilmektir. Sağlıklı kurulan bir iletişim ve gözlem yoluyla bitkinin güneşe mi suya mı yoksa karanlık veya kuraklığa mı ihtiyacı olduğu anlaşılabilir. İşte bu anlaşılırsa, açmaz denilen çiçek açar, büyümez sanılan fidan boy verir. Unutmamak gerekir ki her bitki her toprakta çiçek açmaz. Çiçek versin diye bol bol sulanan bitki belki de su istemiyordur. Ya da belki çok fazla güneş ışığı görmekten rahatsızdır. Bu durumda bir kaktüsle bir orkidenin aynı toprakta büyüyüp çiçek açması beklenemez. İkisi ayrı saksılarda, kendine has topraklarında ne de güzeldir aslında. Sadece birbirlerine karışmamaları gerekiyordur.
Açmayan çiçek, anlaşılamayan insan için ne toprağı, ne suyu, ne güneşi ne de saksıyı suçlamak doğru değildir. İnsan hangi toprakta yeşerebileceğini, ne kadar suya ve güneş ışığına ihtiyacı olduğunu bildiği ölçüde anlaşılır. Bunlardan emin olup sadece hangi renk çiçek açacağını düşünüp heyecanlanan insan, doğru iletişimin şifresini bulmuş demektir. Belki de anlaşılma ihtiyacının bu kadar fazla olup bir türlü dikiş tutturamamanın sebebi yanlış toprakta açmaya çalışan çiçektir.
–
22.05.2024